30 Nisan 2010 Cuma

KURAN'DA HARF DİZİLİMLERİYLE İŞARET EDİLEN BİLİMSEL BİLGİLERDEN BAZILARI

HALLEY YILDIZI VE 76 YIL
Modern astronomideki önemli gelişmelerden biri, Halley kuyruklu yıldızının keşfidir. Edmund Halley isimli bilim adamı, bu yıldızın 76 yıllık dolanım süresi olduğunu 18. yüzyılda ortaya koymuştur. Edmund Halley bu keşfi ile, kuyruklu yıldızların astronomik yörüngelerini de açıklığa kavuşturmuştur.
"Halley" ismi ile anılan bu yıldızın ismi, Kuran'da dikkat çekici bir şekilde En'am Suresi'nin 76. ayetinde geçmektedir:
Gece, üstünü örtüp bürüyünce bir yıldız görmüş ve demişti ki: "Bu benim Rabbimdir." Fakat (yıldız) kayboluverince: "Ben kaybolup-gidenleri sevmem" demişti. (En'am Suresi, 76)
"Halley" kelimesini oluşturan harşer, Kuran'da ilk defa bu ayette geçmektedir. Üstelik bu ayette "kaybolup giden" bir yıldızdan bahsedilmesi de son derece manidardır. Ayrıca bu ayette "yıldız" anlamına gelen Arapça "kevkeba" kelimesi de, "Halley" harşerinin hemen yakınında yer almaktadır:

NASA tarafından 8 Mart 1986�da görüntülenen Halley kuyruklu yıldızı.
Bu ayetin numarası olan 76 sayısı da yıldızın dönüş süresi olan 76 yıla işaret ediyor olabilir. (Doğrusunu Allah bilir.) Ayetin numarası olan 76 sayısı, Halley yıldızını temsil eder; çünkü Halley yıldızı 76 yılda bir Dünya'dan görülür, yani yörüngesini 76 yılda bir tamamlar. Bu nedenle Halley yıldızının Kuran'da ilk olarak 76. ayette geçmesi Allah'ın bir mucizesidir.
HEMOGLOBİN VE DEMİR
Kuran'ın indirildiği çağda, kimse hemoglobin molekülünden haberdar değildi ve böyle bir tıp terimi de bulunmamaktaydı. Oksijen ve karbondioksiti, vücudumuzdaki kanda taşıyan ve kana kırmızı rengini veren hemoglobin, 19. yüzyılda keşfedilmiştir.
Vücudumuzdaki Demir (Fe) elementi sayesinde oluşan hemoglobin, yaşamsal fonksiyonların devamı için hayati öneme sahiptir. Hemoglobinin ortasında bulunan demir (Fe) elementi, oksijeni kendisine bağlar ve böylece oksijeni kanda taşır. Dolayısıyla hemoglobin molekülü, demir elementi ile birlikte düşünülebilir.
Fetih Suresi'nin 25. ayetinde, Fe (demir) ve hemoglobin kelimelerini oluşturan harşer mucizevi bir şekilde yan yana gelmektedir. Üstelik hemoglobini oluşturan harşer başka hiçbir ayette yan yana gelmemektedir. Bu istisnai durum, geçmiş ve geleceğin sahibi, zamandan münezzeh Rabbimiz'in yaratmasının delillerindendir.
*Hemoglobin kelimesi Türkçe, Arapça, İngilizce ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır. Hemoglobin kelimesini oluşturan harşer soldan sağa doğru yan yana gelmektedir.











OZON TABAKASI
"Ozon" kelimesi Arapçada, Türkçede ve diğer tüm yabancı dillerde hemen hemen aynı şekilde okunup yazılmaktadır. Ozon kelimesini oluşturan harşer, Cin Suresi'nin 6. ayetinde yan yana geçmektedir. Üstelik bu ayetten sonraki ayetlerde ise, gökyüzünün "koruyucu" özelliğine dikkat çekilmektedir:
Doğrusu Biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla (parlak yıldızlarla) kaplı (doldurulmuş) bulduk. (Cin Suresi, 8)
Ayette gökyüzü ile ilgili tarif edilen "koruyucu"luk, atmosferin ozon tabakası ile çok örtüşen bir açıklamadır. Çünkü ozon, gökyüzündeki koruyucu tabakadır ve Dünya'yı tehlikeli Güneş ışınlarından korumaktadır.
Ozon kelimesini oluşturan harşerin yan yana gelmesi, üstelik de ardından gelen ayette gökyüzünün "koruyucu" özelliğinden bahsedilmesi tesadüşerle açıklanamaz. Bu Rabbimiz'in Kuran'da yarattığı mucizelerden biridir.
GÖZ TABAKASI RETİNA
Retina, görmemizi sağlayan hücrelerin bulunduğu göz tabakasıdır. Kuran'ın indirildiği dönemde görme işlevini sağlayan bu tabaka bilinmiyordu ve retina kelimesi de kullanılan bir terim değildi. Ancak Kuran'da "Retina" kelimesini oluşturan harşer, tek bir ayette -Fatır Suresi'nin 8. ayetinde- yan yana gelmektedir. Üstelik bu ayette "görmekten" ve "göstermekten" bahsedilmektedir; dolayısıyla retinaya işaret olması kuvvetle muhtemeldir. (Doğrusunu Allah bilir.)
Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse (güzeli güzel, çirkini çirkin gören kimse gibi midir?) Şüphesiz Allah, dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir... (Fatır Suresi, 8)
Görmeyi sağlayan retina kelimesinin geçtiği bu ayette, "görmek" anlamına gelen Arapça "raa" fiilinden bahsedilmektedir. Sonraki ayetlere bakıldığında, aynı surenin 19. ayetinde "Kör ve gören bir olmaz" cümlesi geçmektedir. Bilindiği gibi retina hasarları kalıcı körlüğe neden olmaktadır. Sonraki 20. ayette ise "Karanlıklarla aydınlık bir olmaz" ifadesi geçmektedir ki; bu anlatım retinanın ışığa duyarlı hücrelerden oluşması bakımından çok manidardır. Bu saydığımız ayetlerdeki görmeyle ilgili ifadeler tüm Kuran'da çok nadir geçmektedir. Dolayısıyla "retina" kelimesinin binlerce ayetin arasında, sadece bu ayetlerle birarada bulunması, Allah'ın Kuran'daki mucizelerinden biridir.
*Arapça sessiz harflerden oluşan bir alfabedir. Elif harfi Arapçadaki kelimelerin okunuşuna etki etmek suretiyle kullanılır.
DNA VE GENETİK TARİHİNİN BAŞLANGICI
Bilindiği gibi DNA terimi, canlılardaki genetik malzemenin kısaltılmış ifadesidir. Genetik biliminin başlangıç tarihi ise, Mendel isimli bilim adamının 1865 yılında hazırlamış olduğu genetik yasalarına dayanır. Bilim tarihi için bir dönüm noktası oluşturan bu tarihe, Kuran'da 18. Sure olan Kehf Suresi'nin 65. ayetinde işaret edilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)
D-N-A harşerinin (Arapçada Dal-Nun-Elif harşerinin) Kuran'da nerelerde yan yana geldiği incelendiği zaman, en fazla Kehf Suresi'nin 65. ayetinde geçtiği görülecektir. Bu ayette benzersiz bir şekilde, D-N-A harşeri ardı ardına tam üç defa, yan yana yer almaktadır. Kuran'ın başka hiçbir ayetinde "DNA" harşeri bu şekilde ardarda ve çok sayıda geçmez.
DNA teriminin dikkat çekici bir şekilde yer aldığı bu ayetin numarası yukarıda ifade edildiği gibi 18:65'tir. Bu rakamlar genetik biliminin başlangıç yılı olan 1865 yılına dikkat çekmektedir ki; bu rastlantı olarak değerlendirelemez. Çünkü Kuran'da sadece 18:65 ayetinde "DNA" art arda üç defa geçmektedir. Bu işaret mucizevi niteliktedir; çünkü DNA (Deoksiribo Nükleik Asit) ismini bilim dünyası çok yakın sayılabilecek bir tarihte koymuştur.
DNA ve genetik tarihinin başlangıcı olan ve 1865 yılına işaret eden Kehf Suresi'nde, DNA toplam 7 defa tekrarlanırken, RNA da (Arapçada Ra-Nun-Elif harşeri) 7 defa tekrar etmektedir. Bildiğiniz gibi RNA molekülü de DNA gibi genetik yapıyı oluşturan diğer bir moleküldür. Bu nedenle DNA-RNA'nın özellikle bu surede eşit sayıda geçmesi, moleküllere yüzyıllar önce Kuran'da işaret edildiğinin ayrı bir kanıtıdır. (Doğrusunu Allah bilir.)
KUM TEPELERİ VE MARS GEZEGENİ
Kuran'daki "Ahkaf" Suresi, kelime anlamı olarak "kum tepeleri" anlamına gelmektedir. Astronomide Mars denildiğinde akla ilk gelen özelliklerinden birisi, Mars'taki yüksek kum yığınları, yani dev "kum tepeleri"dir. Mars bu yönüyle diğer gezegenlerden farklıdır.
Ahkaf Suresi'nin 23. ayetindeki harf dizilimlerine baktığımızda ise, Arapça Mim, Elif, Ra ve Sin harşeri yan yana gelerek, Mars kelimesini oluşturmaktadır.
Bu harşerin Mars'ın en belirgin özelliklerinden biri olan ve "kum tepeleri" anlamına gelen Ahkaf Suresi'nde yer alması son derece dikkat çekicidir. Üstelik sadece Mars değil, aynı zamanda Mars'ın uydusu olan gök cismi "Deimos" kelimesi de bu surede yan yana geçmektedir. Mars'ın çevresinde dönen "Deimos" isimli gök cismine ait harşer, Ahkaf Suresi'nin 30. ayetinde yan yana gelmektedir. Tüm bunlar zamandan münezzeh Rabbimiz'in Kuran'da tecelli eden sonsuz ilim ve bilgisinin örneklerindendir.
*Arapçada "Vav" harfi, kelime içerisinde sesli harf olarak okunur.
KUANTUM FİZİĞİ
Kuran-ı Kerim'in indirildiği çağda, kuantum fiziği ve atomaltı parçacıklar bilinmiyordu. Fakat Kuran-ı Kerim gerek işaret ettiği bilimsel bilgiler, gerekse harf dizilimleri açısından geçmiş ve gelecek tüm bilimleri kapsayan işaretler içermektedir. Bunun bir başka örneği de Kehf Suresi'nin 37 ve 39. ayetlerinde görülmekte; evrenimizi oluşturan bu temel parçacıkların isimlerine ve ağırlıklarına işaret eden bir mucize yer almaktadır. (Doğrusunu Allah bilir.)
"Nötron" kelimesini oluşturan harşer (Arapça Nun-Te-Re-Nun harşeri), tüm Kur'an-ı Kerim'de baştan sona sadece iki ayette geçmektedir. Bunlardan birisi 18. Surenin 39. ayetidir ve "nötron kütlesi = 1839 me" olarak ifade edilmektedir.
Görüldüğü üzere, Kehf Suresi'nin 39. ayetinde hem nötron ismine hem de ayet numarasıyla nötronun ağırlığına açıkça işaret edilmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.) Diğer binlerce ayette bu harşer yan yana gelmemekte, tam 18. Surenin 39 numaralı ayetinde "nötron" kelimesi ortaya çıkmaktadır.
Aynı durum "Proton" için de geçerlidir. Proton kelimesini oluşturan harşer (Arapça Be-Re-Te-Nun harşeri) Kuran'ı Kerimde nötrona oranla daha fazla sayıda geçmektedir. Ancak Kehf Suresi'nin 37. ayetinde, yani 18:37 no'lu ayette, proton kelimesini oluşturan harşer soldan sağa yan yana gelmektedir. Proton'nun kütlesi ise "1836-1837 me arasındadır" ve "1837 me" olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla burada da ayetin numarası olan 18:37, protonun ağırlığı olan "1837 me"ye işaret etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)
*Arapçada "P" harfi yoktur, bu sese denk olarak "Be" harfi kullanılmaktadır.
"Nötron" ve "Proton" kelimeleri Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır. Atomları, zerreleri oluşturan bu parçacıklara Kuran'da işaret edilen bir başka ayet ise şöyledir:
... Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)
YER ALTINDAKİ ENERJİ: PETROL
Enerji kaynaklarının başında gelen petrol, bu isimle ilk defa Alman minerolog Georgius Agricola'nın, 1556 tarihli De Re Metallica (Minerallerin Doğası Üzerine) adlı eserinde geçmektedir. Kuran'dan yüzyıllar sonra isimlendirilen bu enerji kaynağıyla ilgili, Kuran'da önemli işaretler yer almaktadır. (Doğrusunu Allah bilir.)
Petrol kelimesini oluşturan harşer (Be-Te-Re-Le) tüm Kuran'da tek bir ayette yan yana geçmektedir. En'am Suresi'nin 59. ayetinde, "yerin karanlıklarındaki" anlamına gelen "fi zulumati elardi" ifadesi de, petrolün yerin altındaki oluşumuna işaret edercesine aynı ayette yer almaktadır.
.... Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır. (En'am Suresi, 59)
Kuran'dan asırlar sonra kullanılan petrol kelimesinin farklı dillerdeki yazılışı veya okunuşu hemen hemen aynıdır; Türkçe, İngilizce, Arapçada olduğu gibi.
*Arapçada "P" harfi yoktur, bu sese denk olarak "Be" harfi kullanılmaktadır.
Ayrıca bilim adamları petrolün oluşumunu açıklarken, hayvan ve bitkilere ait kalıntıların uzun bir zaman aralığının ardından petrole dönüştüğünü ifade etmektedirler. Kuran'da bu oluşuma dikkat çeken bir diğer ayet şöyledir:
'Yemyeşil-otlağı' çıkardı. Ardından onu kuru, kara bir duruma soktu. (A'la Suresi, 4-5)
(Konu ile ilgili detaylı açıklama için bakınız, Harun Yahya, Kuran Mucizeleri, 1. cilt, 8. Baskı, Temmuz 2006)
TELEVİZYONUN İCADI
Televizyon yayınları ışık hızındaki elektromanyetik dalgaların evlerimize kadar ulaşmasıyla gerçekleştirilmektedir. Televizyon dalgaları öylesine hızlıdır ki, kilometrelerce uzaklıktan aynı saniye içerisinde görüntü nakli yapılabilmektedir. Kuran'daki Neml Suresi'nde -bu teknolojiyi anımsatacak şekilde- Hz. Süleyman'ın farklı bir ülkede bulunan kraliçenin tahtını, aynı saniye içerisinde mucizevi bir biçimde getirttiği anlatılmaktadır:
Yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti)..." (Neml Suresi, 40)
Bu ayet ilk bakışta bize teleportasyon (ışınlama) veya görüntü naklini (televizyonu) anımsatmaktadır. Bu olayın anlatıldığı Neml Suresi'nde bazı harşerin gizli bir biçimde yan yana gelip "Televizyon" kelimesini oluşturduğu görülmektedir.
Televizyon kelimesini oluşturan harşer, Hz. Süleyman'dan bahsedilen Neml Suresi'nin 17. ayetinde soldan sağa yan yana dizilmiş durumdadır. Televizyon kelimesi Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır.
Harşerin dizilimi ile ilgili tüm bu örnekler birarada incelendiğinde, tesadüşerle açıklanması mümkün olmayan bir mucize ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda, bu örneklerin her biri araştıranlar için, Kuran'da daha nice mucizelerin gizli olabileceğine de bir işarettir.
Bir ayette, Rabbimiz Kuran-ı Kerim'le ilgili şöyle buyurmaktadır:
Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Lokman Suresi, 27)
VENÜS VE MARS'IN DÖNÜŞ SÜRELERİ
Venüs ve Mars, sıralama bakımından Dünya'ya en yakın iki gezegenin isimleridir. Kuran'da bu gezegenlerin günümüzdeki isimlerini oluşturan harşer, kendi çevrelerindeki dönüş sürelerine işaret edercesine dizilmişlerdir.
Kuran'da Venüs kelimesini oluşturan harşer (Arapçada Vav-Elif-Nun-Elif-Sin) Kuran'da ilk olarak Enfal Suresi'nin 72. ayetinde yan yana gelmektedir. Bir sonraki Venüs harşeri ise, Hud Suresi'nin 3. ayetinde yan yana gelmektedir. Bu iki yerin arasında toplam 243 ayet geçmektedir. Uzay'da Venüs'ün kendi çevresindeki dolanım süresi de tam 243 gün sürer; yani 243 gün bitince dönüşünü tekrarlar. Kuran'da da, ilk Venüs harşerinden 243 ayet sonra bu harşer yeniden tekrarlanmaktadır.
Venüs kelimesini oluşturan harfler Enfal Suresi'nin 72. ayetinde sağdan sola doğru yan yana gelmektedir.

Venüs kelimesini oluşturan harfler, Hud Suresi'nin 3. ayetinde sağdan sola doğru yan yana gelmektedir.
Aynı şekilde, bu harf dizilimi Mars için de geçerlidir. Mars kelimesini oluşturan harşer (Arapçada Mim-Elif-Ra-Sin) Kuran'da ilk olarak Mü'minun Suresi'nin 44. ayetinde yan yana gelmektedir. Bir sonraki Mars harşeri ise yine Mü'minun Suresi'nin 45. ayetinde yan yana gelmektedir. Yani hemen 1 ayet sonra tekrar geçmektedir. Aynı şekilde Mars'ın kendi çevresindeki dolanım süresi de sadece 1 gün sürer.
Mars kelimesini oluşturan harfler, Mü'minun Suresi'nin 44. ayetinde sağdan sola doğru yan yana gelmektedir.

Mars kelimesini oluşturan harfler, Mü'minun Suresi'nin 45. ayetinde sağdan sola doğru yan yana gelmektedir.
Mars ve Venüs gezegenlerinin dolanım süreleri modern astronomiye ait bilgilerdir. Bu gezegenlerin kendi çevrelerindeki dönüş süreleri astronomlar tarafından, Kuran'dan yüzyıllar sonra keşfedilmiştir. Diğer taraftan modern astronomide kullanılan Mars ve Venüs gezegenlerinin isimleri, Arapçada sırasıyla Merih ve Zuhra olarak yer almaktadır. Kuran'ın indirildiği dönemde farklı toplumlar, bu gezegenler için farklı isimler kullanmaktalardı. Dolayısıyla Mars ve Venüs isimlerinin Kuran'da gizli bir şekilde yer alması da mucize niteliğindedir.
Kuran'da yer alan bu olağanüstü dizilimler, Kuran'ın Yüce Rabbimiz'in vahyi olduğunu bir kez daha tasdik etmektedir. Secde Suresi'nde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab'ın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır. Yoksa onlar: "Bunu uydurdu" mu diyorlar? Hayır; o, Rabbinden olan bir haktır; senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş bir kavmi uyarman için (onu sana indirdik). Umulur ki hidayet bulurlar. (Secde Suresi, 2-3)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder